
Peygamber efendimiz Hz. Muhammed, Allah’ın duası ve selamı ona ve tertemiz Ehli Beytine olsun.
Peygamber efendimizin ÅŸahsiyeti hakkında Kuran’ı Kerim’in bize verdiÄŸi deÄŸerlendirmeler ile yetinmek istiyoruz. Åžanı yüce Allah, Hz. Muhammed (s.a.a.s.) hakkında ÅŸöyle buyurmuÅŸ:
​
“Ve ÅŸüphesiz sen, pek büyük bir ahlâk üzerindesin.” (Kalem suresi: 4)
​
Peygamber efendimiz Hz. Muhammed (s.a.a.s.) büyük ve yüce bir ahlaka sahiptir. Bu gerçeÄŸe dayanarak diyebiliriz ki, yüce ve büyük bir ahlaka uymayan bütün iÅŸlerden peygamber efendimiz Hz. Muhammed (s.a.a.s.) münezzehtir. Nefse uymaktan ve zayıf karakterden münezzehtir. İslam tarihini, böylece peygamberimiz Hz. Muhammed’in (s.a.a.s.) tarihini deÄŸerlendirirken, Hz. Muhammed’in yüce ve büyük ahlakına uygun olmayan her ÅŸeyin ondan kaynaklanmadığını ve onunla bir iliÅŸkisi olmadığını bilmeliyiz.
​
“Ant olsun, size içinizden, sizden öyle bir Peygamber gelmiÅŸtir ki bir sıkıntıya düÅŸmeniz pek ağır gelir ona, pek düÅŸkündür size, müminleri esirger, rahîmdir.” (Tevbe suresi: 128)
​
Peygamber efendimiz Hz. Muhammed (s.a.a.s.), ÅŸanı yüce Allah’ın buyurmuÅŸ olduÄŸu:
​
“Åžüphesiz Allah, insanlara çok ÅŸefkatli ve çok merhametlidir.” (Bakara suresi: 143)
​
ÖzelliÄŸine inanalar üzerinde sahiptir. Bu özellik, peygamber efendimizin yüceliÄŸini ve büyüklüÄŸünü açıklamaya yeterlidir.
Peygamber efendimiz Hz. Muhammed’in (s.a.a.s.) ahlaki yüceliÄŸini ve büyüklüÄŸünü ifade eden özellikleri yanında, insanlar için çok önemli bir niteliÄŸi (özelliÄŸi) daha vardır. Bu niteliÄŸi ÅŸanı yüce Allah ÅŸöyle ifade buyurmuÅŸ:
​
-
“(Hz. İbrahim ve yakınları dua ediyor) Rabbimiz! İçlerinden, onlara senin ayetlerini okuyan, kitabı ve hikmeti öÄŸreten, onları her kötülükten arındıran bir peygamber gönder. DoÄŸrusu güçlü ve hikmet sahibi olan ancak sensin (demiÅŸlerdi).” (Bakara suresi 129)
​
-
“Nitekim kendi içinizden size ayetlerimizi okuyacak, sizi her kötülükten arıtacak, size kitabı ve hikmeti öÄŸretecek ve bilmediklerinizi bildirecek bir peygamber de gönderdik.” (Bakara suresi 151)
​
-
“Ant olsun ki Allah, inananlara, ayetlerini okuyan, onları arıtan, onlara Kitap ve hikmeti öÄŸreten, kendilerinden bir peygamber göndermekle iyilikte bulunmuÅŸtur. Hâlbuki onlar, önceleri apaçık sapıklıkta idiler.” (Âl-i İmrân suresi: 164)
-
“O; ümmiler/kitap bilmeyenler içinde kendilerinden olan ve onlara ayetlerini okuyan, onları arındırıp temizleyen ve onlara kitap ve hikmeti öÄŸreten bir peygamberi gönderendir. Oysa onlar, bundan önce gerçekten açıkça bir sapıklık içinde idiler.” (Cuma suresi 2)
​
Kuran’ı Kerim’de mevcut olan deÄŸerlerin günlük yaÅŸam ile ilgili kısmını peygamber efendimiz açıklamıştır. İbadetlerin nasıl yapılacağını, hak ve hukukun nasıl tatbik edileceÄŸi konusunda açıklamaları getiren peygamber efendimizdir. Nasıl, ne kadar, ne gibi yapılması gereken bütün deÄŸerlerin açıklayıcısı peygamber efendimizdir. Nitekim bu açıklama Kuran ayetlerinde mevcut deÄŸildir.
​
Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.a.s.), insanlara kitabı ve erdemli olmayı öÄŸreten, eÄŸiten öÄŸretmendir. İnsanın, insana yakıştığı bir karaktere sahip olmasını saÄŸlayacak eÄŸitmen ve öÄŸretmen peygamber efendimizdir.
​
Peygamber efendimiz Hz. Muhammed (s.a.a.s.) peygamberliÄŸi döneminde eÄŸitim ve öÄŸretimin ilkokulunu açmıştır. Ona uyan insanlar bu ilkokulun öÄŸrencileridir. Peygamber efendimizin açtığı bu ilkokulun devamı olan okulları, kendisinden sonra onun gibi yürütecek Ehli Beytin on iki imamlarına bırakmıştır. Nitekim toplumun birkaç yıl içinde gerektiÄŸi gibi eÄŸitilmesi ve öÄŸretilmesi mümkün deÄŸildi.
​
İyi düÅŸünülmesi gerekir ki, peygamber efendimiz Hz. Muhammed (s.a.a.s.) Mekke döneminde on üç yıl eÄŸitim ve öÄŸretimi ancak sınırlı yapabilmiÅŸti. Hicretten sonra Medine döneminde de eÄŸitim ve öÄŸretime ancak sınırlı bir ÅŸekilde zaman ayırabilmiÅŸti. Müslümanların kendi aralarındaki sorunları, tartışmaları ve dışardan onlara yönelik yapılan sorunlar, tartışmalar, savaÅŸ ve dayatmalar, eÄŸitimin ve öÄŸretimin aksamasına neden olmuÅŸtu.
Aynı zamanda eÄŸitim ve öÄŸretimin gerektiÄŸi gibi yapılmasını saÄŸlayacak okulların ve devlet düzeyinde yetiÅŸtirilen öÄŸretmenlerin de varlığı önemliydi. Nitekim Müslümanların yaÅŸlısı olduÄŸu gibi genç ve daha çocuk yaÅŸta olanları vardı. Halkın bu yapısına göre eÄŸitim ve öÄŸretimin devlet bazında verilmesi için zamana, geliÅŸmeye ve öÄŸretmenlere ihtiyaç vardı.
​
Peygamber efendimiz ümmetinin eÄŸitimi ve öÄŸretimi için gerekli olan bu zaman, geliÅŸme ve öÄŸretmen ihtiyacını, Ehli Beytin on iki imamlarının dönemine güven içinde teslim etmiÅŸti. Çünkü Ehli Beytinin on iki imamı onun yüce ahlakına ve özelliklerine sahiplerdi. Ehli Beytinin on iki imamı ümmetinin arasında iki yüz elli yıl kadar art arda yaÅŸamışlardı. Böylece halkın eÄŸitimi ve öÄŸretimi için gereken zaman ve geliÅŸme bu iki yüz elli yıl içinde gerçekleÅŸecekti. Müslümanlar, peygamber efendimiz ile baÅŸladıkları ilkokulun eÄŸitiminin devamı olan orta, lise ve üniversite okullarının eÄŸitimini, Ehli Beytin on iki imamlarının döneminde alacaklardı.
​
İslam tarihine baktığımızda, peygamber efendimiz Hz. Muhammed’in (s.a.a.s.) istediÄŸi gibi devletin başına geçmesi gereken Ehli Beytinin on iki imamı art arda devletin başına geçmediler, geçirilmediler. Ehli Beytin on iki imamlarının art arda devletin başına geçmemesi ile Müslümanların başına gelen felaketleri bugünümüze kadar hissetmekteyiz. Müslümanların peygamberlerinden sonra bin dört yüz yıla yakın bir zamana raÄŸmen, toplum olarak eÄŸitim ve öÄŸretim alanında geri kaldıkları inkâr edilemez. Müslümanların toplum olarak bu geri kalmışlığını Allah’a veya peygamberi Hz. Muhammed’e (s.a.a.s.) dayandırmak, akıl ve inanç açısından doÄŸru ve ahlaklı olmaz.
​
Bu sitemizde Müslümanların neden geri kaldıklarını ve bu geri kalmışlığı nasıl giderebileceklerini irdelemeyi amaçlıyoruz. Bu konuda baÅŸöÄŸretmenimiz peygamber efendimiz Hz. Muhammed (s.a.a.s.) ve onun Ehli Beytinin on iki imamlarıdır. İnsanların eÄŸitimi ve öÄŸretimi için sadece kitaplar yeterli deÄŸildir. Kitapların deÄŸerli olduÄŸu kadar bu kitapların deÄŸerlerini insanlara açıklayacak bir öÄŸretmene ihtiyaç vardır. Aksi takdirde okulları kitaplarla donatıp, her insanın o kitapları öÄŸretmensiz okuyarak mezun olmasını saÄŸlardık! Ama ilahiyat fakültelerinde bile Kuran bilgisi öÄŸretmensiz verilmiyor! Demek ki, Kuran’ın iniÅŸinden sonra bin dört yüz yıldan daha fazla bir müddet geçmesine raÄŸmen, Kuran’ın bilgisine ulaÅŸmak için halen öÄŸretmenlere ihtiyaç vardır!